Yarım asırı aşan bir soykırım, Doğu Türkistan topraklarının yaşadığı. Bir zamanların kültür başkenti verimli topraklar Çin’in görülmemiş işkenceleri ile inlerken doğal kaynakları sömürülüyor; insanlar köklerinden kopartılıyor, bir millet tüm dünyanın gözü önünde sessizce asimile ediliyor. Ölü ve yaralı sayısının dahi bilinmediği bu toprakların kendi adıyla anılması bile yasaklanırken, bölgede bir Türk hakimiyetini istemeyen İngiltere ve Rusya’nın da çabalarıyla Türkistan ismi de artık anılmıyor. Doğu Türkistan halkının varlığını ve toprak bütünlüğünü reddeden Çin; 1995’ten itibaren “Sincan-Uygur Özerk Bölgesi” diyerek dünyanın gözünü boyamaya çalışsa da Doğu Türkistan toprakları gerçek bir özerklikten bile mahrum. 21. yüzyılda Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin 5 daimi üyesinden birinin baskısı altında asimile olmaya, belli periyotlarla toplu katliamlar yaşanmaya devam ediyor.
18. yüzyılın ikinci yarısından günümüze kadar yoğun bir asimilasyon ve soykırımın yaşandığı Doğu Türkistan toprakları ilk olarak 1759’da Çin Mançu İmparatorluğu tarafından işgal edilmiş günümüze kadar bu işgali kırabilmek için pek çok ayaklanma meydana gelmiştir. 1949 yılında “Sincan’a yardım” sloganıyla gelen Çin ordusu ülke genelinde bir asimilasyon ve soykırım başlatarak bu topraklarda dini ve kültürel baskılar ile yepyeni bir topluluk inşasına başlamıştır. Doğu Türkistan halkı 64 yıldır başka bir gücün hemde BM Güvenlik Konseyi daimi üyesi olan ve dünya üzerindeki hakimiyetini her gün biraz daha artıran bir gücün baskısı ve zulmü ile yaşamaktadır. Giderek nüfusu azalan, dünyanın sağır, kör kalmayı tercih ettiği Doğu Türkistan halkının nasıl bir soykırıma tabi tutulduklarıysa akıl almaz boyutlardadır. Komünist Çin’in uyguladığı soykırımın ve katliamın karşısında Batı’nın ilgisizliği ve uluslararası kuruluşların Ortadoğu’ ya olan ilgilerinin onda birini bile göstermemeleri düşündürücüdür gerçekten…
Türkiye’de de durum pek farklı değil ne yazık ki, Müslüman Türklerin, 21. yüzyılda dünyanın gözünün önünde yaşadıkları acılara ve maruz kaldıkları insanlık dışı muamelelere sessiz kalmak veya düşük ton da ses çıkarmak kabul edilebilir değildir. Bazıları bize ne Doğu Türkistan’dan, Mısır’dan, Suriye’den diyor ama Peygamber efendimiz (s.a.v.) öyle demiyor; “Zulme karşı sessiz kalan, dilsiz şeytandır” buyuruyor bir hadisi şeriflerinde ve diğer bir hadisi şerifte de “Müslüman müslümanın kardeşidir. Ona zulmemetmez ve onu yalnız bırakmaz. Zulme teslim etmez.” buyuruyor. Bize de Efendimizin kılavuzluğu yeter diye düşünüyorum. Çin’in, Doğu Türkistan’daki halka uyguladığı zulmün en önemli nedenlerinden biri halkın Müslüman olmasıdır. Çünkü Çin, bölge üzerindeki hâkimiyet ve sultasını kuvvetlendirmeye karşı en büyük engel olarak halkın İslami kimliğini görmektedir. Son 150 yıldır İslam alemi dünyanın birçok bölgesinde benzeri zulüm ve baskıya maruz kaldı. Bu zulmün arkasındaki çevrelerin en büyük hedefi Müslümanlığı ortadan kaldırmaktır. Bu amaçla, neredeyse bir asır boyunca Müslüman katliamına giriştiler. Bugün Çeçenistan’ın, Doğu Türkistan’ın, Suriye’nin, Mısır’ın, Arakan’ın, Irak’ın, Somali’nin ve dünyanın çeşitli yerlerinde Müslüman coğrafyalarında yaşanan zulümün, nedeni İslam düşmanlığıdır.
Allah (c.c.) Kuran’da “… Eğer siz bunu yapmazsanız (birbirinize yardım etmez ve dost olmazsanız) yeryüzünde bir fitne ve büyük bir bozgunculuk (fesat) olur. (Enfal Suresi, 73) ayetiyle yeryüzünde bozgunculuğun son bulması için iman edenlerin birbirleriyle dost olmaları, ittifak etmeleri, birlik ve beraberlik içinde olmaları gerektiğini bildirmiştir. Tüm Müslümanlar bu emre uymakla sorumludur. Müslümanların gücü, kuvveti ve menfaati birlikte olmalıdır. Ancak, vicdan sahibi insanlar bu zulmü durduracak bir yol bulabilirler.
Dünyanın her yerinde Müslümanlara zulmü reva görenler elbet bir gün helak olacaklardır. Doğu Türkistan’daki kardeşlerimizin yaşadığı sıkıntıları araştırabildiğim ve dilim döndüğünce yazmaya devam edeceğim.
Google+