Çin yönetimi tarafından bölge yaşayan Müslüman-Türk halka yönelik çeşitli baskı alanları
Uluslararası ilişkiler literatüründe sıkça zikredilen, fakat henüz varlığı genel-geçer bir anlamda kabul görmeyen uluslararası toplum kavramı özelikle günümüzde uluslararası politikanın temel bir bileşeni ve önemli bir dinamiği haline gelmiştir. Öyle ki, uluslararası politikanın doğrudan konusu haline gelen bir çok doğal afet, siyasal krizler ve çatışmaların böylesine bir konuma erişmesi uluslararası toplum fikriyatı ve pratiği sayesinde gerçekleşmiştir. Bu niteliğinden dolayı uluslararası toplum günümüzde devletlerin dış politikalarına ve uluslararası politikaya yön veren unsurların en önemlilerinden biridir. Bu durum en güncel örneği şüphesiz Arap Baharı sürecidir. Bu dönemde Kuzey Afrika ve Ortadoğu ülkelerinin bir kısmında meydana gelen toplumsal hareketler birçok devlet tarafından yakından takip edilmiş ve bu hareketlerin çoğu meşru toplumsal taleplerin yansıması şeklinde yorumlanarak desteklenmiştir. Bu noktada devletlerin bu halk hareketlerine yönelik desteklerinin dayanağını demokrasi ve özgürlük mottoları teşkil etmiştir. Ancak bu tür olumlu yansımalarına rağmen, uluslararası toplum kavramı, uluslararası politikada önemli yer tutan “ süper güç çıkarlarının paravanı” etiketinden de sıyrılamamaktadır. Bunun temel nedeni, uluslararası politikayı önemli ölçüde şekillendiren küresel güçlerin ilgi alanına giren konularda uluslararası toplumun ilgisini de bu yöne kanalize etmesidir.
Daha çok kendisini, çatışmalarda ve siyasal krizlerde, otoriter rejim baskısı altında yaşan toplumlarda gösteren uluslararası toplum ilgisi çoğu zaman uluslararası politikaya yön veren güçlerin etkisi altında kalmaktadır. Bunun sonucunda, uluslararası politikaya yön veren güçlerin etki ve çıkar alanının dışında bulunan bölgelerde yaşanan sorunlar çoğu zaman uluslararası toplumun ilgi alanı dışında da kalmaktadır. Bu durumu somut biçimde ortaya koyan güncel örneklerin başında Doğu Türkistan meselesi gelmektedir.
Yıllardır totaliter bir siyasal sisteme sahip olan Çin Halk Cumhuriyeti yönetimi tarafından uygulanan baskı ve sindirme politikası Doğu Türkistan’ın temel sorunudur. Çin yönetimi tarafından bölge yaşayan Müslüman-Türk halka yönelik çeşitli baskı alanları ve yöntemleri mevcuttur. İlk olarak bölgede Müslümanlığın üzerinde var olan baskı ve engelleme durumundan bahsedilmelidir. Çin yönetiminin Doğu Türkistan’da uyguladığı baskı stratejisinin temel dinamiği, bölgede Müslümanlık-İslam olgusunun yok edilmesi-unutturulması ve gelecek nesillere aktarılmasının ve yaygınlaşıp kökleşmesinin önüne geçmek, İslam inancındaki ibadet ve ritüelleri( Ramazan ayında oruç tutulması, namaz ibadeti, Kur’an-ı Kerim okunması gibi) engellemek ve İslam dininin yansıması olan her faaliyeti bastırmaktır. İkinci olarak Türklük kimliği ve bilinci üzerindeki baskı durumu ile milli kültürün yok edilmesi amaçlanmakta ve nihayetinde bölgedeki Müslüman-Türk kimliği ortadan kaldırılarak Çin yönetimine “ sorun teşkil etmeyecek” asimile bir toplum yaratılmaya çalışılmaktadır. Bu strateji uyarınca yıllar içinde son derece zalimane bir tutumla Doğu Türkistan’a yönelik baskı politikasını sürdüren Çin yönetiminin, bu politikasının mahiyetini ortaya koyan örnek, 22 Mayıs 2012’de Çin polisi tarafından öldürülen Mir Zahit isimli 12 yaşındaki çocuktur. Çin yönetiminin baskılarından dolayı gizlice Kur’an-ı Kerim öğrenmeye çalışan Mir Zahit isimli küçük çocuk Çin polisi tarafından işkence edilerek öldürülmüştür. Uluslararası hukuka göre, yaşam hakkının ihlali, işkence ve insanlık suçu, din ve inanç özgürlükleri bağlamında son derece ağır ve kompleks bir suç teşkil eden bu olay neredeyse dünyada kitlesel güce sahip hiçbir yayın organında yer bulmamış ve dahası uluslararası hukuku temsil eden hiçbir organ bu olaya ilgi göstermemiştir.
Tam bu noktada uluslararası toplumun işlevi ve özündeki meşruiyet sorunsalları ortaya çıkmaktadır. Uluslararası politikaya yön veren güçlerin işaret ettiği olaylara ve sorunlara her zaman en üst seviyede duyarlılık gösteren uluslararası toplum ve uluslararası hukuka bağlı organlar, Doğu Türkistan’daki zalimane durum karşısında en alt seviyede bile bir tepki ortaya koymaktan uzak kalmıştır. Bunun sonucunda vicdani açıdan ve saygınlık-meşruiyet ve güvenilirlik bağlamında büyük ölçüde şüphe ile bakılan uluslararası toplum olgusu değerini kaybetmektedir. 12 yaşındaki Mir Zahit’in öldürülmesi sonrasında, gerektiğinde uluslararası çapta kampanyalar ve duyuru çalışmaları organize eden uluslararası toplum tarafından hiçbir tepki gösterilememesi, uluslararası toplumun tarihte birçok defa olduğu gibi 21. y.y.’da da samimiyet testinden geçemediğini göstermiştir.
ÇAĞATAY BALCI
AFASAM ARAŞTIRMACISI